Bahçeşehirimkb Forum Sitesi
Bahçeşehirimkb Forum Sitesi
Bahçeşehirimkb Forum Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bahçeşehirimkb Forum Sitesi

SİTEMİZE HOŞGELDİNİZ
 
GiRİŞGiRİŞ  AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
suskungeceler
Admin
Admin
suskungeceler



Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at Empty
MesajKonu: Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at   Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at Icon_minitimeÇarş. Eyl. 29, 2010 12:58 pm

1) Karar (Durak) Perdesi
Karar perdelerinin özelliklerine göre açıklamalarında iki yönü göz önünde tutacağız:
(A) Makamın son bulduğu perde (durak perdesi veya karar perdesi),
(B) Makamın son bulmadan evvel duraklamalar yaptığı perdeler (asma karar perdeleri).
A) Bir makam dizisini ele alalım. Mesela, Beyâtî makamının dizisini yazalım:



Dizi, Dügâh perdesinden başlamaktadır. Çünkü, Beyâtî makamı Dügâh perdesinde karar vermektedir. Şu halde karar perdesi Dügâh (La) perdesidir. işte bu perde, makamın seyir ve çeşnisinin sona erdiği, diğer bir deyişle noktalandığı perde özelliğini gösterdiği için "karar perdesi" denilmiştir. Bu perdeye aynı zamanda "durak perdesi" de denilir. Makam bu perdede tem bir istirahat duygusu içinde sona ermektedir.
Makamlarda bir tane karar (durak) perdesi vardır. Ancak makamlarda geçkiler yapıldığı zaman icrâkâr veya bestekâr, makamın karar perdesini gösterdikten sonra uygun olan diğer bir makama geçmek isteyebilir. Bu takdirde beste veya icrâ henüz sona ermediği için, icrâ olunan makamın durak perdesi kesin karar perdesi olarak görülemez. Diğer makama geçişi hazırlamak için görev üstlenen durak perdesi bu durumda geçici bir karar perdesi niteliğini göstermektedir.
Bunu bir misal ile açıklayalım:
İcrâkâr yapacağı taksimde Sabâ makamından Beyâtî Araban makamına geçiş yaparak Beyâtî Arabanda karar verecektir. Bu tür taksimlerde geçişi kolaylaştırmak için başka makamların aracılığına ihtiyaç duyulabilir. Bu durumda önce Sabâ makamı icrâ olunur. Karar perdesinde Sabâ makamına son verilir, sonra hem Sabâya hem de Beyâtî Arabana yakın olabilen bir makama geçmek icap edecektir. Bu takdirde Sabâ çeşnisini terk etmek için başka bir makam çeşnisinin içine geçmek lazımdır. Şu halde, Sabâ makamının karar perdesinde sona erdirilmesi durumu icrâ edeceğimiz taksimin bir bölümünü teşkil edeceğinden, Sabânın karan, taksim içinde sona erişi değil, diğer bir makama geçişi hazırlamaktır.
icrânın gayesi, Sabâ taksim yapılması değil, Sabâdan Beyâtî Arabana geçişi gösteren bir taksimin yapılmasıdır. Bu itibarla, Beyâtî Arabana gelinecek ve Beyâtî Araban kararı ile son bulacaktır. Kesin karar Sabânın veya arada gösterilen makamların son bulmaları ile meydana getirilen kararlar değil, gayeye ulaşılınca buradaki misalimizde olduğu gibi Beyâtî Arabana gelince verilen karardır. Fihrist taksimlerde bu icrâ şekli sebebiyle aradaki makamların, bazen durak perdelerinde karar verdirilmesi, icrânın seyir ve çeşnisine göre değişmekte, bir asma karar şekline dönüşmektedir.
B) Asma kararlar dediğimiz duraklamalarda, makamın lâhnî seyir icaplarına göre seyri kısım bir zaman içinde durdurulur. Bestelerde görülen susma işaretlerine benzeyen bu duraklamalar, herhangi bir perde üzerinde yapılabileceği gibi, asıl asma kararların verileceği perdeler üzerinde uygulanırlar. Bestekâr veya icrâkâr bu duraklamaları lâhnî seyir içinde bilerek ve isteyerek yapabileceği gibi, yine lâhnî yapının seyri icabı arzusu dışında da yapabilir. Bizim üzerinde durmak istediğimiz asma karar perdeleri, bu duraklamaların en önemli ve sık sık icrâ edilen şekilleri içinde bulunan perdelerdir.
Makamlarda böyle perdeler vardır ki, bestekâr eserlerinde ve icrâcı icrâlarında bu perdelerde duraklar yapmaya (asma kararlar vermeye) kendini mecbur hisseder.
Bu mecburiyet nereden geliyor sorusunun cevabinin verilmesi, makamların analizinde önemli bir yer tutmaktadır.1
Durak, güçlü ve tiz durak perdeleri makamlarda görülen ve beliren en önemli ve tabii asma karar perdeleri olduğu itibarla, bu tür asma karar perdelerinin açıklanmasına pek gerek görmüyoruz. Yalnız şu kadarını belirtelim ki, bu perdeler, etrafındaki seslerde seyirler gösteren ve makamı teşkil eden lâhnî yapıların birer merkezi durumunu muhafaza ederler ve bu itibarla lâhnî yapılar bu merkezlere bağlı bulunurlar. Seyir sırasında bu perdeler makamın çeşnisinin meydana getirilişinde birinci derecede rol sahibidirler. Bu itibarla asma karar perdeleri olmak üstünlüğünü ve meziyetini devamlı olarak taşırlar.
Ancak, bu üç perdenin dışında ve asma karar üstünlüğünü taşıyan başka perdeler de vardır.
Bestekâr eserini bestelerken veya icrâkâr taksimini yaparken, asıl olan üç asma karar perdesinin dışında da asma kararlar vermek ihtiyacını duyar. Bu ihtiyaç iki yönden meydana gelir:
1) Lâhnî yapının fazla ve kesintisiz uzaması bir monotonluk yaratır. Bu monotonluğu gidermek ihtiyacınım duyan icrâkâr veya bestekâr, asıl karar perdelerinin dışında sıradan bir perdede kısa bir duraklama yapma ihtiyacını duyabilir ve lâhnî yapıyı bu ihtiyaca göre tanzim eder. Bu tür asma kararlar, çok kısa bir zaman içinde oluşmaları itibariyle dikkat çekici olur ve hemen yeniden seyre devam olunur.
2) Asma kararların asıl özellikli olan kısmı ise, makamın bu asma kararla bir an başka bir makamı çağırması durumudur. Bu tür asma kararlarda, yine monotonlukların giderilmesi ihtiyacı ile beraber, makamın bir anlık süre içinde başka bir makama atıf yapması, o makama yakınlaşması hevesi ortaya çıkar. Ancak bu yakınlaşma ve heves kendini bir geçki şeklinde göstermez. Bu öyle bir lâhnî seyir içinde olur ki, asıl makam seyri kaybolmaz ve devam ettirilir.
Diğer taraftan, bu tür asma karar perdeleri her makamın özelliğine göre değişiklikler gösterir. Şimdi yine bir makamı, mesela, Beyâtî makamını ele alalım:
(a) Acem perdesi, (b) Çargâh perdesi, (c) Segâh perdesi.
Normal asma karar perdeleri dışında bulunan bu üç perde, makamın çeşnisinin belirtilmesinde önemli rol sahibidirler ve her biri bir başka makamın tabii asma karar perdelerini teşkil ederler. Buradan şu sonucu çıkarmamız artık tabii olacaktır:
Beyâtî makamı içinde sıradan birer perde olmalarına rağmen bu perdelerde esaslı vurgulamalar ve asma kararlar verilmesi, Beyâtî'ye yakın sayılabilen diğer bazı makamlara yakınlaşma hevesinin bir ifadesi olmaktadır.
Ancak, şunu hemen belirtelim ki, bu yakınlaşma, yakınlaşması istenilen makama bir geçki hüviyetini ve niteliğini göstermez.
Beyâtî, Acem perdesinde vurgulamalar yapıyor ise ve kısa asma kararlar veriyor ise, kendisine yakın olan Acem makamına yakınlaşmak amacını taşıdığındandır. Fakat, bu perde üzerinde durularak, onun adeta lâhnî seyrin bir merkezi imiş gibi görülmesi ve bu perde etrafında, kısa da olsa, dolaşılması çeşniyi derhal değiştirecek, artık Acem makamı bünyesi içinde girilmiş olacaktır.
Keza, Çargâh perdesinde, Nikrizli bir geçiş, Nikriz makamına geçki yi göstermesine karşılık, Nikriz'siz asma kalışlar, Nigâr makamına bir özentiyi gösterir.
Segâh üzerinde yapıyasak kelime asma kararda ise, bu karar doğrudan doğruya nedensiz yapıldığı için, Segâh makamının bir hatırlatma anlamını taşır.
Örnekleri her makamın seyir ve çeşni özelliklerine göre çoğaltmak mümkündür.

2) Güçlü Perdesi

Basit makamlarda bu makamların çatısını oluşturan sekizli içinde dörtlü ve beşlinin birleştiği perdeye "güçlü perdesi" denir. Mürekkep makamlarda bazen duraktan itibaren üçüncü mertebeyi gösteren perde de güçlü olabilir, mesela Sabâ makamındaki Çargâh perdesinde olduğu gibi.
Güçlü perdesi, makamın seyrinde birinci derecede rol oynar. Güçlü ile makamın seyri arasında çok sıkı bir irtibat vardır. Güçlüde seyri yönlendirme hassası vardır. Güçlünün aynı zamanda birinci derecede bir asma karar perdesi olduğu unutulmamalıdır. Yukarıdaki paragrafta örnek olarak verdiğimiz Beyâtî makamının dizisini ele alır isek, Nevâ perdesi Beyâtî makamının güçlüsünü oluşturmaktadır. Çünkü, Beyâtî makamında Uşşak dörtlüsü evvel gelir. Nevâ perdesi seyir sırasında kendi etrafındaki nağmeleri kendine doğru çeker ve toplar, Beyâtî'nin dolaşımı sırasında Nevâ üzerinde sık sık asma kararlar verilir. Bu asma kararlar makamın seyrinde ve olgunlaşmasında belirli ve önemli derecede yardımcı olurlar.


3) Tiz Durak Perdesi

Sistemci okulda "güçlü perdesi" diye bir terim bulunmadığı gibi "tiz durak perdesi" diye bir isme rast gelinmez.
Makamlardaki karar perdesi, güçlü perdesi ve tiz durak perdesi hakkındaki görüş ve incelemeler 20. yüzyıl içinde kurulan Rauf Yekta Bey ve Arel-Dr. Ezgi sistemlerinin musikimize getirdiği yeni görüş ve buluşlardır. Gerçi bu perdeler makamlarımızın esasında bulunmakta ve görevlerini yerine getirmekte iseler de, fonksiyonlarına ilişkin tesbitler bu yüzyılın buluşları olarak gelişmiştir.
Karar perdesi ile güçlü perdesi hakkında Rauf Yekta Beyin görüşlerini daha evvelki paragraflarda açıklamış idik. Arel-Dr. Ezgi sisteminin görüşlerini de Arel ve Dr. Ezgi kitaplarında açıklamışlardır.
Ancak ne var ki bu üç büyük alim ve müzikologumuz, makamlarda görevi bulunan tiz durak konusunu gereği gibi işlememişlerdir. Buna gerek duymamış da olabilirler. Bu hususta Dr. Ezgi kısa bir tarif vermiş ve konuyu kapsamlı olarak ele almamıştır. Rauf Yekta Bey ise, tiz durağı makamın oluşmasına ilişkin diğer unsurlar arasında saymamış ve görevinden söz etmemiştir.
Hocam Arel'de de aynı durumu görüyoruz. Musikimizde kurulan yeni sistemlerin tesbitlerini yaparak görüşlerini açıklamalarına rağmen, bugün musikimiz nazariyatı ile ilgilenen bazı mu******lerimiz tiz durak konusunda ayrı görüşler ileri sürmektedirler. Bu görüşleri şu noktada toplayabiliriz:
Bazı makamlarımızda tiz durak perdeleri var mıdır?
Tereddüt ifade eden bu sorunun cevabı üzerinde biraz ileride duracağız.
Şimdi tiz durak perdesinin teknik yönden açıklanması ile görevlerinin tesbit ve belirtilmesine sıra gelmiş bulunuyor.
Genelde, karar perdesinin bir sekizli tizinde bulunan tiz perdeye "tiz durak" adı verilmiştir. Diğer bir deyişle, dizide, tizde bulunan dörtlü veya beşlinin en üst perdesi tiz durak perdesi sayılır. Bu konuda Arel sistemi ile Rauf Yekta Beyin görüşleri arasında bir ayrılık sezilmemektedir. Basit makamlarda çok açık ve kesin olarak belirlenen tiz durak perdesinin, mürekkep makamlarda aynı özelliği ve belirginliği göstermediği, bu özellikten ayrıldığı görülmektedir. Bu itibarla yukarıda verilen tariflerin mürekkep makamlar için pek kesinlik taşımadığı anlaşılmaktadır.
Tiz duraklar, karar perdeleri ve güçlü perdeleri kadar önemli sayılmasalar da, yüklendikleri görevler itibar ile makamın oluşmasında seyir ve ahengin gelişmesinde rolleri önemlidir ve dikkate değer ölçüdedir. Arel'in makam tarifindeki karar ve güçlü perdelerinin yapıcı ve birleştirici rolleri ne ise, tiz durağın da bu özelliklere sahip olduğu bir gerçektir.. Ancak, Arel'in makamın tarifinde tiz durak terimi kullanılmamıştır. Kanaatimizce bu perdenin görevinin de belirtilmesi yönünden tarifte yerini almaşı icap ederdi. Çünkü seyir ve ahengin oluşturulmasında tiz durak perdesinin rolü gayet açık olarak görülmektedir.
Tiz duraklar da, güçlü perdeleri gibi sesleri kendinde toplama niteliği bulunan perdelerdendir. Özellikle "nâzil" (inici) makamlarda bu nitelik kendini çok kuvvetli olarak belli eder.
Diğer taraftan, bestelerde ve taksimlerde açılacak miyanlar çoğu zaman tiz duraktan başlatılırlar.
Görülüyor ki tiz durağın kendine özgü görevleri vardır, makamın oluşmasında bu görevlerin rolü çok önem kazanır.
Bu açıklamalarımızla, tiz durağın makam içinde oluşarak varlığını muhafaza ettiğini anlamış ve tesbit etmiş bulunuyoruz.
Bazı mu******lerimizin tiz durağın varlığına ilişkin tereddüt ve şüphelerinin yersiz olduğunu, bir başka açıdan yapacağımız tesbitler ile göstermeye çalışacağız.
Basit makamlarımızda, tiz duraklar gayet açık olarak sekizlinin en tiz sesini teşkil ederler.
Mürekkep makamlarımızın bazılarında ise, tiz durağın yerini tesbit edip gösterebilmek bazen zordur. Çünkü mürekkep makamlarımızı oluşturan dörtlü ve beşlilerin makam içinde yer aldığı kısımlarda birbiri içine girdikleri görülebilir. Tizdeki bu girişmeceler tiz durağın hangi dörtlü veya beşlide olması icap ettiği konusunda tereddüt yaratabilir. O zaman makamı teşkil eden dörtlü ve beşlilerin bestelerde ne şekilde kullanıldığına bakmak icap eder. Bu araştırma ise makamlarımızın çok iyi bilinmesine dayanır. Yeterli bilgisi olmayanların bu konuda yanlış tesbitler yapabilecekleri her zaman düşünülebilir.
Şimdi bunu bir örnek ile açıklamaya çalışalım:
Sabâ makamı üçlü, dörtlü ve sekizlinin birleşmeleri ile hasıl olmuş, özellik gösteren bir makamdır. Karar perdesi Dügâh, güçlü perdesi Çargâhtır. Fakat, acaba tiz durak perdesi hangi perdedir?
Görünüşte, Gerdaniye perdesi tiz durak perdesi gibi tanımlanabilir. Ancak bu perdenin Zirgüleli Hicaz makamının güçlü perdesi olmasından başka bir imtiyazlı rolü bulunmamaktadır. Sabâda tiz durak perdesi Muhayyer perdesidir. Bu perde, Sabâ makamının dizişi içinde adeta gizlenmiştir. Fakat bestekârlarımız, Hüseynî perdesi ile beraber çoğu miyanları Muhayyer perdesinden başlatmak üzere açmışlardır.
Diğer taraftan, Sabâdan bestelenmiş eserler içinde bizzat incelemiş olduklarımızda Gerdaniye perdesinden açıyasak kelime bir miyan haneye rastlayamıyoruz.
Şevkefzâ makamında da aynı seyir olayını görüyoruz.
Tiz durağın miyan açmalarda çoğu zaman rolü bulunduğu kesinlik kazanmakla beraber, makamlarımızın, bestekârlar tarafından işlenmelerinde,kendilerine özgü görüş, seyir niteliklerini tayin ve düzenleme yetenekleri vardır. Bu bağlamda miyan açışlarında herhalde tiz duraktan başlamalarında zorunlu bir sebepleri bulunmamaktadır.
Besteye en uygun (mülayim) miyan açmak için yine en uygun perdeyi seçmekte özgür olmaları icap etmektedir.
Bu sebeplerle, tiz durak perdeleri miyanın açılması için ayarlanmış perde niteliği göstermeleri bakımından bir kesinlik taşımazlar. Diğer taraftan, bazı makamlarımızda tiz durak perdesinin bulunmadığı görüşü de ileri sürülmektedir. Bu görüşü savunan mu******ler, başta Nişâbur makamı olmak üzere diğer bazı makamları Müstear gibi örnek olarak vermektedirler.
Biz bu görüşe katılamıyoruz. Nişâbur makamında güçlü olan Nevâ perdesi üzerine yerleştirilmiş Buselik beşlisinin tiz perdesi Muhayyerdir ve makamın tiz durak perdesini oluşturmaktadır. Şu hususu unutmamak lazımdır ki, mürekkep makamların teşkilinde ana unsurlar olan üçlü, dörtlü, beşli ve hatta sekizlilerin makamı meydana getirişlerinde, birbirlerini sıra ile takip etmeleri söz konuşu olamaz. Bu, bazı mürekkep makamların lâhnî yapılışlarına aykırı düşer. Bu tür makamlarda üçlü, dörtlü ve beşlinin içice girmiş bulunmaları o makamın meydana getiriliş özelliğidir.
Nişâbur makamı da bu oluşmanın en güzel örneklerinden biri olmaktadır.

4) Yeden Perdesi

Kesin karar veya asma karar verilen perdelerin bir pestindeki perdelere bazen görev düşebilir.
Literatürde ve genelde "yeden perdesi", durak veya tiz durak perdelerinin peşindeki ve durağa yönlendirme görevini almış perdeye ad olarak verilmiş ise de, yeden perdesinin varlık fonksiyonunu bu kadar dar bir görüş içinde açıklamak noksanlıklarla dolu olur.
Öyle bir makam veya bu makamdan yapılmış bir eser düşününüz ki, makamın seyir ve çeşnisine göre çeşitli karar perdelerinden evvel bir pest perdeye rol düşmüş olsun. Her türlü kararda, mutlaka bir yeden perdesi bulunur demek istemiyoruz. Bu itibarla, makamın tabii duraklama ve karar perdelerinde (karar-güçlü-tiz durak perdeleri) görülen ve uygulanan yeden perdelerinin dışında, diğer asma karar perdelerinin de bir derece peşindeki perdenin bazen yeden perdesi olarak görev aldığını görmekteyiz. Yeden, "muayyen bir yöne yönlendiren" anlamını taşır. Yeden perdesi olarak görev alan perde, yalnız durak perdelerinde görev alan perde değildir. Karar, güçlü ve tiz durak perdelerinden evvel yeden perdesi rolünü üstlenen perdeler bulunduğu gibi, asma kararlarda da yeden perdesi görevini üstlenen perdeler bulunmaktadır.
Basit makamların yeden perdeleri ile mürekkep makamların yeden perdelerinin hüviyet ve görevlerinde bir ayrıcalık bulunmaz. Makamın lâhnî yapışma göre yeden perdelerinin yalnız kesin karar ve tiz durak perdelerinden evvel olabileceği görüşü kanaatimizce isabetli değildir. Batı musikisinde "sensible" olarak bilinen yeden perdesi, durağın bir peşinde ve fakat aralık itibariyle durağa en yakın perde olarak tanımlanır.
Musikimizde ise, yeden perdesinin bu özelliği kaybolmamakla beraber, makamlarımızın özellikleri icabı en yakın aralık olma niteliği bazen değişebilir. Mesela Mahurda bu aralık bakiye aralığı olduğu halde, Uşşakta Rast perdesi dügâh'a göre bir tanini aralığında bulunur. Diyezli olarak görev yüklenen yeden perdesinin karar perdesine olan uzaklığı musikimizde çoğu kez küçük mücennep aralığını taşır. Bu durum genel kurala biraz aykırı düşer. Karar perdesinin bir perde pestindeki sesin (her makamda olmamakla birlikte) yeden alan bazı makamlarda bakiye aralığı olarak kullanılması icap eder. Mesela Buselik makamındaki karar perdesinin yedeni olan Nim Zirgüle perdesinin yalnız Zirgüle olarak kullanılması bu kural icabıdır. Ancak, musikimizdeki icrâda bu kurala gereği gibi uyulmamaktadır.
Biraz yukarıda yeden perdesinin makamlarımızın özellikleri icabı en yakın aralık olma niteliğinin bazen değişebileceğinden söz etmiş idik. Acaba bu değişikliğin bir sınırı var mıdır? Mesela, bu aralıklar, üçlü, dörtlü, beşli... vb. olarak değişebilir mi? Genelde, bu aralıklar kullanılmaz. Ancak bestekâr veya icrâkâr, bu aralıkları kullanmak suretiyle karara varabilir. Karar perdesini kuvvetlendiren ikili aralığının dışındaki bu aralıklardan en çok kullanıyasak kelime dörtlü aralığıdır. Mesela Rehâvî makamında Yegâh perdesinin kararda gösterilmesi makamın özelliklerinden biridir. Şu halde Yegâh perdesi Rasta göre dörtlü bir aralıktır. Ne var ki, bu tür yedenler musikimizde birer istisna teşkil ederler.

5) Genişlik (Vüs'at)

Sistemci okuldan beri devam ede gelen ve 20. yüzyılda kurulan nazari sistemlerde ön planda tutulan, makamların dizilerinin genellikle bir sekizli içinde ifade edilmeleridir. Sistemci okulda devir veya zülkül adları ile geçen dizi, 20. yüzyıldaki nazari sistemlerin kuruluşunda sekizli olarak ad değiştirir.
Genişlik, işte bu sekizlinin pestten ve tizden nağmeler alarak perdelerdeki kapsamını arttırmasıdır.
Gerçi musikimizde, bir sekizli ile ifade edilip, bu sekizliyi ancak dolduran veya aşmayan makamlar var ise de, birleşik makamların kuruluşunda egemen olan, sekizliyi aşma durumudur.
Makamı meydana getiren diziler, eğer bir sekizliyi aşmış iseler lâhnî yapının seyir özelliğine göre, sekizlinin pestine veya tizine yerleşmiş olurlar ve sekizli aşılarak makamda bir genişleme yapılmış olur.
Makamlardaki bu genişlemeler özellikle mürekkep makamların kuruluşları icabı görülürler, basit makamlarda görülen genişlemeler ise değişik lâhnî yapıların özelliği ile meydana gelirler.
Şu halde genişlemelerin meydana gelişlerinde iki aktif unsurun ayrı ayrı rolleri bulunmaktadır. Bunları açıklayalım:
a) Mürekkep makamlarda görülen genişlemeler, genelde makama yeni hüviyetini veren makamların birleşme şekillerine bağlıdır. Eğer, bu makamların dizileri bir sekizli içinde ifade edilebiliyorsa, genişlemeden söz etmek mümkün olamaz. Ancak bir sekizliyi, hangi suretle olursa olsun aşıyor iseler, işte bu tür aşmalar, makamın yapışı icabı olduğu için, kendiliğinden doğmuş genişlemelerdir. Bir örnek verelim:
Beyâtî Araban makamında, Nevâ üzerinde bulunan Araban makamı, Tiz Nevâya kadar bir sekizli içinde gösterilir. Beyâtî ise Dügâh ile Muhayyer arasındaki sekizlide hasıl olduğuna göre makam bir sekizli içinde mütalaa edilemeyen, dügâh'ta Tiz Nevâya kadar bir genişlik gösteren makam olarak karşımıza çıkar.
Bestekârlarımız, Beyâtî Arabandan besteleyecekleri bir eserde eğer, Tiz Nevâyı aşan veya pestte dügâh'tan itibaren pestleşme gösteren lâhnî bir yapıyı kullanacaklar ise, genişleme bu lâhnî yapının tiz veya pest uzantısına kadar genişlemiş olur. Fakat, bu tür genişleme makamın asli yapısından olan bir genişleme niteliğini göstermez.
b) Mürekkep makamlarda görüldüğü gibi basit makamları da çerçevesine alan ikinci tür genişleme, makamı meydana getiren dizilerin dışında, makama ilave edilen dizilerin hasıl ettiği genişlemelerdir. Bu tür diziler makamın asli bünyesi içinde bulunmazlar. Tizde veya pestte, seyir özelliklerine göre yer alırlar. Makamı zenginleştirmek, güzelleştirmek ve çeşniyi pekleştirmek için görevlendirilmişlerdir.
Bir misal ile açıklayalım:
Uşşak makamının bünyesinde, yani makamı hasıl eden diziler içinde, Yegâha yerleştirilmiş bir Rast beşlisi bulunmaz. Fakat, bestekârlarımız, özellikle klasik türdeki bestelerinde, Yegâh üzerindeki Rast beşlisine geçişler yaparlar, Uşşak'ı Yegâha kadar genişletmiş olurlar. Keza, Uşşak'ın tiz durağı olan Muhayyerden itibaren tize doğru genişlemeler yapıldığı görülür. Bestekârın veya icrâkârın zevkine, yaratıcı gücüne kalmış bu tür genişlemelerde Uşşak kullanılacağı gibi, Uşşakla ilgisi bulunmayan makamlar da kullanılır. Görülüyor ki, ister basit ister mürekkep olsun lâhnî yapının veya seyrin zaruri gördüğü genişlemeler, makamın asli yapışı içinde olmayan yeni ilavelerle meydana getirilen genişlemelerdir. Bu tür genişlemeler birer geçki hüviyetini gösterirler.
Türk musikisinin hemen bütün küçük veya büyük formlarında kullanıyasak kelime "miyan hanesi" genişlemeleri en çok yer verilen bölümdür. Eserlerimizin (saz eserleri ya da sözlü eserler) yapışı içinde bulunulan miyan haneleri genelde, başka makamlara geçkiyi gösteren önemli bölümler teşkil ederler. Eğer, miyan haneleri, esere ruh veren makamın sesleri içinde yapılıyor ise, bu takdirde bir genişlemeden söz edilmez. Fakat, makamın asli bünyesinin dışında ilave makamların dizileri içinde (pestte veya tizde) bir genişleme yapılıyor ise, hem bir geçki söz konusudur hem de genişleme yapılmış olur. Bu tür genişlemeler, (a) paragrafında belirtilen asli bünye içindeki makamların yapılışı icabı görülen genişlemelerin dışında, bestekârın veya icrâkârın zevk ve yorumuna kalmış bir durumdur.
Bir diğer deyişle, (a) paragrafında görülen genişlemeler, makamın yapışı icabı hasıl olmuş, makama vücut veren genişlemelerdir. Ekleme hüviyetleri yoktur. Bu tür genişlemeler geçki anlamını da taşımazlar; (b) paragrafındaki genişlemeler ise eklemelerle yapıyasak kelime genişlemeleri kapsarlar. Gerçi bu tür genişlemeler yerine göre zorunlu olan bir anlam taşırlar ise de, lâhnî yapıların ve seyirlerin icabı olarak, bestekâr veya icrâcı tarafından esere katılmaları uygun görülen genişlemelerdir. Öyle eserlerimiz vardır ki, hiçbir genişleme yapılmadan bestelenmişlerdir. Bunun güzel bir örneğini vermek isteriz:
Güftesi Yavuz Sultan Selim Han'ın olan ve Nikoğos Ağa tarafından bestelenen "Niçün a sevdiğim niçün / Seni sevdim budur suçum" güfteli evsat usulündeki şarkı, Hicaz Hümayun makamının altı sesi içinde yoğrulup nefis bir beste olarak musiki çevresine sunulmuştur. Halk musikisinde bu tür eserler çoğunluktadır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
İster makamın asli bünyesi icabı olsun, ister ilave makam dizileri ile meydana getirilmiş olsun, genişlemeler, müzikal anlamda bir ihtiyacın gerektirdiği unsurlardır ve vazgeçilmez lâhnî yapılardır. Hangi makamdan olursa olsun, bestelenen eserlerin güzelleştirilmesi, çeşnisinin olgunlaştırılması bakımından uyulması, bestelenmesi ve icrâsı zorunlu bir karaktere sahiptirler.
__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
suskungeceler
Admin
Admin
suskungeceler



Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at Empty
MesajKonu: Klasik Batı Müziği Çalgıları   Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at Icon_minitimeÇarş. Eyl. 29, 2010 1:00 pm

Klasik Batı Müziği çalgıları üç ana başlık altında toplanır. Bunlar:
Yaylı-telli çalgılar
Üflemeli-nefesli çalgılar
Vurmalı çalgılar
Yaylı Çalgılar
Yaylı çalgılar bir orkestranın en önemli öğesidir. Yayla sürtündüğünde titreşen tellerden oluşan tahta çalgılardır. Diğer bir adı da "keman ailesi"dir.
Keman - Yaylı çalgıların en küçüğüdür. Soprano ses verir.
Viyola - Kemanın biraz daha büyük tınısı daha lirik bir çalgıdır. Alto ses verir.
Çello (Viyolonsel) - İnsan sesine en yakın çalgı olarak da bilinir. Mükemmel bir tınısı vardır. Asi ve özgür bir yapısı vardır. Bir ucu yere dayanarak çalınır. Tenor ses verir.
Kontrbas (veya sadece Bas) - Yaylı çalgılar arasında en büyük olanıdır (Boyu bir insan boyuna ulaşır). Bas ses verir.
Avrupa'da yaylı çalgılar "telli çalgılar" olarak adlandırılır, böylece bu aileye arp (harp) da eklenir. Arp, çok sayıda tele ve pedala sahip olan bir çalgıdır, telleri parmakla çekilerek titreştirilir. Keman ailesinin üyeleri de buna benzeyen bir biçimde çalınmaya müsaittir (pizzicato).

Üflemeli Çalgılar
İçlerine üflenen nefes sayesinde titreşen çalgılardır. İki gruba ayrılırlar:
Tahta üflemeliler
Bakır üflemeliler
Bu gruplar çalgıların imal edildikleri maddeye göre ayrılmaz, çalışma stillerine göre ayrılır.
Flüt - Bir tahta üflemelidir. 19. yüzyılda tahtadan imal edilirken günümüzde aaaalden imal edilmekte olan konser flütü (yanflüt), tatlı ve sakinleştirici bir ses çıkarır. Orkestralarda flütün yanısıra kısaca pikolo diye adlandırıyasak kelime pikolo flüt de kullanılır. Pikolo, küçük anlamına gelir. Pikolo flüt, normal flütten daha kısadır ve daha ince ses çıkarır.
Klarinet - Tek kamışlı tahta üflemelidir. 19. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Hafif boğukça fakat parlak bir ses çıkarır. Orkestrada normal klarnetten daha kalın ses çıkaran basklarinet de kullanılır.
Saksofon - 20. yüzyıl klasik müzik eserlerinde yer alan (örneğin Ravel ve Gershwin'in eserlerinde) tek kamışlı tahta üflemelidir. Bir klarinet alt-türü de denebilir.
Obua - Çift kamışlı tahta üflemelidir. Barok dönemden beri orkestraların en popüler çalgılarındandır. Keskin ve acıklı bir sesi vardır. Orkestralarda obuanın yanısıra biraz daha kalın ses veren korangle (İngiliz kornosu) da kullanılır.
Fagot - Çift kamışlı tahta üflemelidir. Gizemli ve kadifemsi bir sesi vardır. Orkestralarda fagotun yanısıra, normal fagottan bir oktav daha kalın ses çıkarabilen kontrfagot da kullanılır.
Trompet - Pistonlu bakır üflemelidir. Parlak ve coşkulu bir sesi vardır.
Trombon - Sürgülü bakır üflemelidir. Trompetten daha kalın ses çıkarır. Sesi biraz daha boğuktur.
Korno - Pek çok yerinden bükülmüş çok uzun bir borudan oluşur. Dairesel bir şekle, boğuk bir sese sahiptir.
Tuba - En kalın sesli bakır üflemelidir. Kornonun daha büyüğü sayılabilir. Pistonludur.
Vurmalı Çalgılar (Perküsyon)
Tokmak, baget veya fırça gibi cisimlerle vurularak titreştirilen çalgılardır. Orkestranın en arkasında bulunurlar.
Timpani - Küçük orkestra davullarıdır. Yarım küre biçimindedirler. Çıkaracakları nota, derileri gerilerek ayarlanabilir.
Zil - İki dairesel bakır levhadan oluşur, birbirlerine çarpılarak ses çıkarır.
Üçgen - Bir aaaal çubuğun üçgen şekli oluşturacak şekilde bükülmesiyle yapılır. Küçük bir sopayla vurularak kısa ama etkili bir çın sesi verir.
Kastanyet -İspanyol kökenlidir. İki küçük tahta parçasından oluşur, bunların birbirine vurulmasıyla ses çıkarır.
Çıngırak - aaaalden yapılmış konik biçimli bir çalgıdır. İçinde yine aaaalden küçük bir tokmak asılıdır, çıngırak sallandıkça koninin iç yüzeyine çarparak ses verir.
Tef - Yuvarlak bir tahta kasnağın bir veya iki yanına deriden bir örtü geçirilerek yapılır ve parmak vuruşlarıyla çalınır. Her vuruşta, kasnaktaki ince pirinçten 4-8 çift küçük zil tınlar.
Trampet - Dairesel bir aaaal gövdenin iki tarafına gerilmiş deriden ve bir derinin hemen altındaki gerili kirişlerden oluşur. Bagetle vurulduğunda deriler kirişlerle titreşir ve güçlü, keskin bir pat sesi çıkar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Makamlarda Perdeler Ve Genişlik Vüs'at
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bahçeşehirimkb Forum Sitesi :: Müzik Kutusu :: Enstürmanlar-
Buraya geçin: